Prof. Dr. Kamil Yılmaz: Sorunları katlayarak artıran hükümetin ekonomiyi düze çıkarması beklenmemeli

“`html

Türkiye Ekonomisi Resesyona Girdi: Prof. Dr. Kamil Yılmaz ile Ekonomik Gelişmeler Üzerine Röportaj

Koç Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Ekonomi Bölümü’nden Prof. Dr. Kamil Yılmaz, yaptığı açıklamada, Türkiye ekonomisinin son iki çeyrektir %0.2 oranında küçüldüğünü, bu durumun ülkenin teknik olarak resesyona girdiğinin bir göstergesi olduğunu belirtti. Prof. Yılmaz ile Türk ekonomisindeki güncel durumları ele aldık.

Ekonomi Politikasının Değerlendirilmesi

Bakan Şimşek’in yönettiği ekonomi politikalarını nasıl buluyorsunuz? Sıkı para ve maliye politikaları var olduğu söyleniyor; ancak gerçekten uygulanan bir politika var mı? Eksiklikler neler?

Özetlemem gerekirse: Hükümet, iç talebi kontrol altına almak için gereken sıkı maliye politikasını hayata geçirmekte isteksiz.

Reel faiz oranlarının yüksek düzeyde tutulması, enflasyonu kontrol etmenin gerekli ama yeterli olmadığı gerçeğiyle yüzleşmeyi gerektiriyor. Mart ayından bu yana uygulanan para politikası titiz bir şekilde sürdürülmekte olup, bir aylık mevduat faiz oranı ortalama %4 civarındadır. Son zamanlarda enflasyonun yaklaşık %3 seviyelerinde gerçekleştiğini düşündüğümüzde, hem aylık hem de yıllık reel faiz oranlarının yeterince yüksek olduğu söylenebilir. Ancak, piyasalardaki geçici likidite bolluğu, ortalama fonlama maliyetini %50’nin altına çekebiliyor. Bu durumda Merkez Bankası, gerekli tedbirlerle piyasadaki fazla likiditeyi kontrol altına alabiliyor.

Artan faiz oranları, hem yerli hem de yabancı yatırımcıların TL varlıklarına yönelik talebini artırarak Türk Lirası’nın reel değer kazanımını sağlamıştır. Bu durum, özellikle gıda ve temel ihtiyaç maddeleri alanında enflasyonun aşağı yönlü bir seyir izlemesine katkıda bulunmuştur. Ancak, TL’nin reel değer kazanımının etkisiyle, 2024’te 2023’e göre yaklaşık %20 daha düşük bir enflasyon beklerken, %45 civarındaki enflasyon oranı halen yüksektir. Özellikle hizmet sektöründeki fiyat artışlarında yavaşlama görülmemektedir.

Enflasyon ve Maliye Politikası Hakkında

Merkez Bankası, yıl sonu enflasyon tahminini %44 olarak güncelledi. Son sekiz aydır faiz oranları %50 seviyelerinde kalıyor. Asgari ücrete yaz ayında zam yapılmadı. Dış kaynaklı baskı da uzun müddettir uygulanıyor; bu durumda enflasyon neden bu kadar yüksek?

Enflasyonun düşmemesinin asıl sebebi, maliye politikasının yeterince sıkı olmaması. Kamu bütçesinde alınan tasarruf ve gelir artırıcı tedbirler yetersiz. Bakan Şimşek, geçtiğimiz yaz kamu harcamalarını azaltmayı ve vergi gelirlerini artırmayı hedefleyen yaklaşık 100-120 milyar TL’lik paketler açıkladı. Ancak bu tedbirlerin bütçede yaratacağı iyileşmenin ulusal gelirin sadece %0.6’sına denk geldiği göz önünde bulundurulduğunda, güçlü bir maliye politikası olarak tanımlanamayacak durumda. Sıkı maliye politikası, bütçe açığını en az %1.5-2 oranında azaltacak tedbirleri içermelidir. Öte yandan, Bakanın tasarruf ettiklerini söylediği 814 milyar TL’nin nereden kaynaklandığı anlaşılmaz durumda. Programda belirlenen hedeflere ulaşmak zayıf kalıyor.

Kamunun sıkı bir maliye politikası uygulamakta isteksiz olduğu, dolaylı vergiler dışında gelir oluşturma çabalarının yetersiz olduğu vatandaş ve iş dünyası tarafından açıkça görülüyor. Bu durum, enflasyonun hızlı bir şekilde düşmeyeceği yönünde bir beklenti oluşturuyor. Nitekim, mevduat ve kredi faizleri yüksek olmasına rağmen, Kasım ayı itibarıyla hanehalkı ve iş dünyası 12 ay sonrası için sırasıyla %64,1 ve %47,8 enflasyon bekliyor.

2026’ya Kadar Tek Haneli Enflasyon Zor

Enflasyonu kontrol altına almak için atılan adımlar yeterli gelmiyor; bundan sonraki dönemde enflasyonun seyri ne şekilde ilerler?

Önden yüklemeli, sıkı para ve maliye politikalarına sahip bir program olmaksızın enflasyonla mücadele, süreç uzadıkça kademeli bir düşüş gösterebilir. Geçen dönemde enflasyonun %70’lerden 2026 sonunda hedeflenen tek haneli rakamlara inmesini beklememeliyiz. Bakan Şimşek, 2026 sonunda tek haneli enflasyon hedeflendiğini belirtse de, bunun arkasında sıkı maliye politikası yok gibi görünüyor. Sadece sıkı para politikasına dayalı bir mücadele sakıncalı olabilir.

Eğer mevcut politikalar devam ederse, 2024 sonunda %45, 2025 sonunda %27-30, 2026 sonunda ise %15-20 enflasyon hedefleri ile uyumlu bir seyir izlenebilir. Ancak 2026 öncesi seçim süreçleri nedeniyle enflasyonla mücadele gündemden düşecektir. Bu da, dar gelirli kesimlerin yaşadığı güçlüklerin devam etmesine neden olacaktır.

Faiz İndirim Beklentileri

Merkez Bankası, gelecek ay faiz indirimine gideceği sinyalini verdi. Bu duruma nasıl bakıyorsunuz? Geride kalan politikalar etkisiz olacak mı?

Bu durumun yalnızca koşullu bir faiz indirim sinyali olduğunu düşünüyorum. Kasım ayındaki enflasyon %2,24 ile %2’nin biraz üstünde geldiğinde Merkez Bankası’nın faiz indirimini değerlendirmesi kolaylaşabilir. Ancak, yıl sonu asgari ücret artışının gerçekleşen enflasyona yakın bir seviyede olması durumunda, Aralık ayında faiz indirimine gidilmeyebilir.

Faiz indirimlerinin Aralık veya Ocak’ta başlaması önemli değil; bir ay önce veya sonra gerçekleşmesinin büyük bir etkisi olmayacak. Ancak, Aralık ayında olması, piyasa dinamiklerinin daha sağlam bir şekilde ilerlemesine yardımcı olabilir.

Reel Gelir Düşüşünün Telafisi Mümkün Mü?

Yüksek enflasyon ve gelir kaybı karşısında vatandaşlarımızı hangi günler bekliyor?

Son ekonomik veriler doğrultusunda, Türkiye ekonomisi iki çeyrek boyunca %0.2 küçülmüş durumda, bu da teknik olarak resesyona gidişi göstermektedir. Öncü göstergeler ise, son çeyrekte büyümenin pozitif olacağını işaret ediyor.

Politika faizinin önümüzdeki günlerde kademeli olarak düşmesi bekleniyor, ancak sıkı para politikası devam edecek. 2025 yılı itibarıyla ekonominin %2.5-3 arasında bir büyüme göstermesi tahmin ediliyor. Yılın ilk yarısının zor geçmesi bekleniyor; ancak, Merkez Bankası hedeflerine yakın aylık enflasyon oranları yakalanırsa, yılın ikinci yarısında faiz indirimleri hızlanabilir.

Hayata geçirilen stratejilerin yetersizliği nedeniyle, TÜİK’in açıkladığı verilerin gerçekte enflasyonu yansıtmaması, vatandaşların büyük ölçüde satın alma gücünü kaybetmesine yol açmaktadır. 2014’ten 2021 sonuna kadar hesaplanan kümülatif enflasyonda farklar gözlemleniyor; TÜİK verileri enflasyonu %194, İTO verileri ise %192 olarak hesaplamakta. 2021 sonunda 100 liraya mal olan bir tüketici sepeti, Ekim 2024 itibarıyla TÜİK’e göre 378 liraya, İTO’ya göre ise 500 liraya ulaşmaktadır. Bu durum, artırılan maaşların dahi gerçek alım gücünü %24.4 oranında erittiğini göstermektedir.

İşsizlik Sorunu

Şu anda vatandaş ve işveren memnun değil; reel sektör açısından riskler neler?

Artan üretim maliyetleri ve devam eden fiyat artışları, yüksek faiz oranları nedeniyle iç taleplerde yavaşlamaya sebep oldu. Bu da satışların düşmesine, kapasite kullanımının azalmasına ve işsizlik oranlarının yükselmesine yol açıyor. Ayrıca, kurda yıl sonuna kadar %20 seviyelerine ulaşacak olan reel değer artışı, ihracatta da zorluk yaşatacaktır.

Sanayiciler ve ihracatçılar, bu dönemde zorlanacaklar. Birçok işletme, ihracat pazarlarında rekabeti sağlamakta güçlük çekiyor. TL’nin reel değer kazancı, sanayi üzerindeki yükü artırabilir. Ancak, enflasyondaki aşağı yönlü eğilim güçlenirse ve politika faizleri hızlı bir şekilde aşağı inerse, bu durum sanayicilerin üzerindeki baskıları azaltabilir.

Kaynakların Etkili Kullanılması

Türkiye ekonomisinin normale dönmesi için gereken temel adımlar neler?

Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi çerçevesinde uzmanlarının önerilerini göz ardı eden ekonomi politikaları, Türkiye ekonomisini önemli ölçüde zayıflattı. Türkiye’yi 2001 öncesi döneme geri götüren bu politikalar, 2021 Eylül’ünden Mayıs 2023’e kadar uygulanan düşük faiz politikalarıyla birleşip, enflasyonu artırarak gelir dengesini daha da bozdu. Merkez Bankası dahil, siyasi bağımsızlığa sahip olan ekonomi kuruluşlarının siyasi etkisi altında kalması, piyasalardaki rekabeti olumsuz etkilemiştir.

Yanlış ekonomi politikaları sadece ekonomik alanla sınırlı kalmayıp, adalet, eğitim ve sağlık gibi önemli alanlarda da köklü erozyona yol açtı. Ülkenin içinden geçtiği bu zorlu süreçte normale dönüş, uzun zaman isteyecek. Hükümetin uyguladığı politikalarla sergilenen iradenin, kısa veya uzun vadede ekonomiyi normale döndürmesi mümkün görünmüyor. Hükümetin enflasyonu 2026 sonuna kadar %20’ye düşürme hedefinin hemen ardından seçim sürecine girmesi, sonraki dönemde daha adil ve rasyonel politikaların şekillenmesi için bir fırsat sunacaktır. Böylece ülke ekonomisinde normalleşme süreci gündeme gelebilir.

“`

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir